Aralık 27, 2021
Ceza Muhakemesi Kurallarının Zaman Yönünden Uygulanması
Ceza Muhakemesi Kurallarının Zaman Yönünden Uygulanması
Derhâl Uygulanma İlkesi
Somut bir olayla ilgili olarak ceza muhakemesi süreci başlatıldığı anda yürürlükte olan ceza muhakemesine ilişkin kanun hükümleri, muhakeme devam ederken değişmiş olabilir. O zaman, eski kurallara göre yapılan muhakeme işlemlerinin geçerliliğinin ne olacağı ve muhakeme işlemlerine hangi kurallara göre devam edileceği sorunu ortaya çıkar.
Bir muhakeme işleminin, işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte olan muhakeme kurallarına göre yerine getirilmesi hâlinde kuralın derhâl uygulanmasından söz edilir. Eski yasa zamanında yapılmış olan işlemlerin muhakeme devam ederken yürürlüğe girmiş olan yeni Yasa’ya göre tekrarlanması hâlinde yeni kuralları içeren yasanın kendi yürürlüğünden önceki döneme uygulanması söz konusu olur ve bu hâlde yasanın geçmişe uygulanmasından bahsedilir. Yeni yasa yürürlüğe girdikten sonra yapılması gereken işlemlerin eski Yasa’ya göre yerine getirilmeye devam edilmesi hâlinde ise eski kural yürürlükten kalkmış olmasına rağmen uygulanmaya devam edileceğinden, eski düzenlemeyi içeren yasanın ileriye uygulanmasından söz edilir. Muhakeme yasalarının zaman bakımından uygulanmasında, kural olarak derhâl uygulanma ilkesi geçerlidir. Bir muhakeme işlemi, o işlemin yapılacağı tarihte yürürlükte olan yasa hükümlerine göre yerine getirilir.
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m.4’de, 1412 sayılı CMUK zamanında başlayan ve bu Kanun’a göre yürütülmekte olan soruşturmalar bakımından 5271 sayılı CMK’nın yürürlüğe girmesi ile bu Kanun’un zaman yönünden derhâl uygulanacağı belirtilmiştir. Yani 5320 sayılı Yasa’da, 5271 sayılı yeni CMK’nın uygulanmasında derhâl uygulanma ilkesinin geçerli olacağı kabul edilmiştir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nu değiştirecek olan usul kanunları açısından da aynı ilke geçerlidir.
Ceza kanunlarının uygulanmasında lehe olan yasanın ileri veya geçmişe uygulanması söz konusu olmaktadır. Muhakeme kuralları da sonuç itibarıyla önce muhakeme ilişkisini ve sonra ceza ilişkisini düşürdüğünden; ceza ilişkisini düşüren kurumları düzenleyen yasaların maddi ceza hukuku yasası olduğunu ve ceza kanunlarının zaman yönünden uygulanmasına ilişkin ilkelerin göz önünde tutulacağını söylemek sorunu çözmeyecektir. Bu nedenle değişiklik öngören yasanın hangi yasada yapıldığına bakılmaksızın muhakeme yasası mı yoksa maddi ceza hukuku yasası mı olduğunu tespit etmek önem taşır. Bazı usul kurumları ceza muhakmesine son verirken aynı zamanda ceza ilişkisini de düşürürler. Örneğin; af, uzlaşma, şikâyetten vazgeçme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi kurumlar muhakemeye son vererek devletin ceza verme hakkını da ortadan kaldırdıklarından karma nitelikli olarak kabul edilirler. Bu tür kurumlara ilişkin yasal değişiklikler maddi ceza hukukuna hakim olan lehe olan yasanın geçmişe etkili olması ilkesine göre uygulama alanı bulur. Bu tür kurumlara ilişkin yasal değişiklikler, lehe olmaları şartıyla geçmişe yani muhakemesi devam eden veya infaz edilmekte olan ya da infaz edilmiş olan davalara uygulanır ve muhakme diriltilebilir.
Ceza muhakemesinin yapılabilmesi bazen şikâyet edilmesi, izin veya talepte bulunulması gibi koşullara bağlanır. İşte bu koşulları değiştiren yasalar açısından da derhâl uygulanma kuralı geçerlidir. Örneğin, re’sen kovuşturulan suç daha sonra şikâyete ya da izne bağlı olarak kovuşturulabilir suç hâline getirilirse buna derhâl uyulması gerekir. Ancak suçun, örneğin şikâyet üzerine değil de re’sen kovuşturulabilir bir suç olduğuna güvenerek hareketsiz kalmış olan mağdurun zarara uğramaması için durum kendisine bildirilerek, isterse şikâyet etmesine olanak tanınmalıdır. Şikâyet süresi muhakeme normunu içeren yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Muhakeme koşuluna bağlı bir suç re’sen takip edilebilir hâle getirilmişse o zaman sanık açısından aleyhte bir değişiklik söz konusu demektir. Şikâyet süresi dolmuş ve şikâyet hakkı kullanılmamış ise o suçun takibine ilişkin usul eski norm zamanında tamamlanmış demektir. Artık re’sen dava açılamaz. Aksi takdirde, yeni norm geçmişe uygulanmış olur. Bu durum, muhakeme hukukunda geçerli olan derhâl uygulama ilkesine ters düşer. Ancak şikâyet süresi dolmamışsa suçun takibine ilişkin usul henüz tamamlanmadığından, derhâl uygulanma ilkesi uyarınca savcılık re’sen soruşturma işlemlerine başlar.
Derhâl Uygulanma İlkesinin Sonuçları
Derhâl uygulanma ilkesinin sonuçları şunlardır:
Muhakeme işlemleri, daima o işlemin yapılacağı anda yürürlükte olan yasaya göre yapılmalıdır. Suçun işlendiği tarihin muhakeme yasalarının uygulanması bakımından bir önemi yoktur.
Yeni muhakeme kuralının uygulanmasında o kuralın sanığın lehinde veya aleyhinde olması herhangi bir rol oynamaz. Ceza muhakemesine ilişkin yasa sanığın aleyhinde olsa da hemen uygulanmaya başlanır. Çünkü bu alandaki her yeni yasanın, bir öncekine oranla daha iyi ve amaca daha uygun olduğu kabul edilir.
Yürürlükteki yasaya uygun olarak bir kez yapılmış olan işlemler, sonradan yasa değişse de geçersiz olmaz. Örneğin, üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada müdafi mecburiyeti getirilmiş olması (CMK m.150), CMK’nın yürürlüğe girme tarihinden önce müdafisiz yapılan işlemlerin geçersiz olması ve tekrarlanması sonucunu doğurmamıştır.
Eski yasaya göre henüz yapılmamış işlemler, artık yeni yasaya göre yapılır. Örneğin, üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yargılananlara yeni yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak işlemler için zorunlu müdafi tayin edilmiş ancak daha önce yapılmış olan işlemler tekrarlanmamıştır.
Derhâl Uygulanma İlkesinin İstisnası
Derhâl uygulanma kuralı haksızlıklara yol açacaksa en doğrusu geçiş dönemi için yasayla istisnai hükümler kabul etmektir. Örneğin, yeni kanun bir süreyi kısaltıyorsa daha vakti olduğu düşüncesiyle henüz işlemi yapmamış olan kişinin elinden bu hakkını almak haksızlık olacağından, yasaya hüküm konulmalıdır. Öğretide, derhâl uygulamanın haksızlıklara yol açtığı hâllerde hukukun temel ilkelerinden olan kazanılmış haklara saygı ve eşitlik ilkeleri göz önünde tutularak, bu haksızlığın giderilmesi önerilmektedir.